25 Şubat 2014 Salı

Harry Potter - Felsefe Tası, Sırlar Odası ve Melez Prens



Ne zamandır aklımda olan bir şeyi uygulamaya başladım sonunda. En sevdiğim serilerin filmlerini defalarca izlememe rağmen kitaplarını hiç okumamışım meğersem. Almak istediğim çok kitap olduğu için ve bu serilere büyük miktarlarda para ayıramayacağım için bende tuttum 2. El kitapçıların yolunu. Şansıma en çok sevdiğim ve filmlerini defalarca izlediğim Harry Potter’ın 3 kitabı çıktı karşıma. Kitaplar 1. Baskı olmalarına rağmen temiz ve sayfaları tam. Hemen başladım ilk kitaba, 100. sayfaya gelmişim bile :)

Felsefe Taşı
Sırlar Odası
Melez Prens






20 Şubat 2014 Perşembe

Kardesimin Hikayesi - Zülfü Livaneli / Kitap Yorumu



  Bu kitabı okuyalı yaklaşık 2 ay oluyor ama yorumlamak bugüne kısmetmiş. Öncelikle bu kitabın yeri bende ayrı. İlk defa kendi isteğimle okuduğum bir Türk yazarın kitabı olma özelliği taşıyor. Tabii ki rafta görüp 'Aaa bu kitabı alıp okumalıyım' demedim. Tüm arkadaşlarım sırayla okuyunca ve çok beğendiklerini söyleyince bende bir şans vereyim dedim. 

  Kitap Ahmet ve Mehmet adındaki iki kardeşin hikayesini anlatıyor. Yani Kitabın ismi buradan geliyor. (Benim aklıma direk Kızkardeşimin Hikayesi filmindeki olaylar gelmişti ama alakası yok kitapla :P) Kasabada gerçekleşen bir cinayet yüzünden taa İstanbuldan gelen genç bir gazetecinin merakı  Ahmey Beyin ilgisini çeker -Ahmet dediğimiz adam baya yaşlı bir insan oluyor - ona kardeşinin hikayesini anlatmaya başlar. Mehmetin hikayesini öğrenmeyi çok isteyen gazetecimiz bir yandan cinayeti araştırır bir yandan da Mehmet'in hikayesini öğrenmek için Ahmet Beye katlanır. 
  
  Kitabın devamında gerçekten çok merak edeceğiniz olaylar var ve sürekli acaba kim işlemiş cinayeti diye merak etmekten, Mehmet'in hikayesinin sonu nereye varacak diye bir sürü teoriler üretmekten kitabın nasıl bittiğini anlamıyorsunuz.

  Sakın kitabı gerilim-cinayet tarzında bir şey sanmayın. Zülfü Livaneli gerçekten sıkmadan, bunaltmadan bir kitap yazmış ve güzel bir kurguya sahip. Asla tahmin edemeyeceğiniz bir sonla bitirmiş. Kitabı okuyupta 4'ten aşağı puan verebileceğinizi sanmıyorum. Kampanya döneminde birkaç kitabını birden almayı düşünüyorum. 

Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 330

17 Şubat 2014 Pazartesi

Yağmur Sonrası - Sarah Jio / Kitap Yorumum



Yayın evi: Arkadya
Orijinal adı: The Bungalow
Sayfa Sayısı: 347

  Kitabı elime alıp okumayı her ne kadar geciktirsem de dün akşam nihayet oturup bitirdim. Böğürtlen kışından sonra gözüm kapalı almıştım kitabı ve beklentimde hayli yüksekti. Peki beklentimi karşıladı mı? Kesinlikle. Hatta üstündeydi bile diyebilirim. Her karakterin, her satırın beni bu kadar etkileyeceğini bilsem biraz daha erken okurdum kitabı. Saatler sonra kafamı kaldırdığımda hem kitap bitmişti hem de ben. Cidden nasıl geçti, nasıl o sayfalar çevrildi hatırlamıyorum. Kitapta bir yerden sonra mendilinizi hazır edin. 


  Kitaptaki başrol karakterimiz Anne. Onun ağzından okuyoruz kitabı. Evlenmesine haftalar kala düğününü 1 yıl uzatıyor ve en yakın arkadaşıyla beraber Bora bora adasına, askerlere yardıma gidiyor. Olaylar da buradan sonra başlıyor. Kısaca tüm kitap boyunca duygu karmaşası yaşayıp sonunda da bit artık be kalbim dayanmayacak dedirten bir kitap kendisi. 

Arkadya yayınları birçok yayın evinden daha kaliteli ve uygun fiyatlı kitaplar satıyor. Mesela dex her ne kadar çok sevdiğim bir yayın evi olsa da kitap kapakları çok dayanıksız ve indirimleri arkadya kadar güzel olmuyor. Dex'in bir çok kitap evinden farkı da hızlı kitap çevirisi ve her kitaba göre ayraç çıkarması. Neyse konuyu yayın evi karşılaştırmasıyla bölmüyorum.
  

  Saraj Jio şu an 5. kitabını yazdı ve Türkiye de en son 3. kitabı böğürtlen kışı yayınlandı. Umuyorum Arkadya bizi fazla bekletmeden çevirir kitapları.

 Kapak konusuna gelirsek. 3 kitaptan en az beğendiğim kapak bu kitaba ait. Bilemiyorum okuduktan sonra inceleyince sadece çiçek kısmının kitapla alakası vardı. Orijinal kapağı yan tarafta. Zaten bu kapağı görünce türkçe kapağı gözüme daha bir güzel geldi. :)) Ama orijinal kapak kitaba daha çok uyarmış. Ben en çok böğürtlen kışına aşık olmuştum. Diğer ülkelerin kapaklarına nazaran daha hoş ve türkçe de kitabın adı daha etkileyici duruyor. Gene konuyu dağıtmaya başladım :P


Kitabı henüz okumamış ve merak edenlerin yazının devamını okumamasını tavsiye ederim :)

Bana sorarsanız kitaptaki tek aşk -yan karakterler dışında- Anne&Westry değildi. Kitabın başından beri Anne'e hiçbir kötü davranışta bulunmayan ve 1 yıl onu bekleyen, bir de üstüne düğünden önce bir şeyi halletmem lazım diyen Anne'e karşı  anlayışlı olan Gerard. Sonuç olarak tüm kalbini ona adayan ve kendisine verilen yarım kalple idare eden bir karakter oldu. Peki Anne'in birçok olayın üstüne gitmemesi ve Westry'nin gidip Anne'i bulmaması yani kısaca ortada biraz birbirlerinin iyilikleri için harcanan bir aşkın olduğunu düşünüyorum. Sarah Jio yazarken o kadar aşk dolu yazıyor ki eminim benim takıldığım bu yerlerin onun için anlamlı bir açıklaması vardır.




16 Şubat 2014 Pazar

Zorla okutulan kitaplar sorunsalı



  Birçok kitap severin maruz kaldığı bir konu bu; zorla okutulmak istenen kitaplar. Lisedeyken mecburi okumamız gereken kitaplar vardı. Her sene. Bu kitaplardan 10 ar sorular sorularak yazılı sınav olurduk. Şu an sor hangisini hatırlıyorsun diye, cevabım hemen hemen hiçbiri olur.

  Aslında önerilen kitapların hepsi eminim çok iyi ve kendi çapında okunması gereken kitaplardır ama sen bunu henüz lise çağında, kendini yeni keşfeden kafalara anlatamazsın. Bu yüzden okutulan kitaplara hep bir veremli gözüyle bakmak, internetten özetine bakıp kitabı almamak ve kitabı yıllar sonra bir rafta görünce tiksinerek bakmak gibi yan etkilerle geri döner sana.

Gelelim benim zamanımda lisede istenilen kitaplara: 

1.       Sabahattin Ali: Kürk Mantolu Madonna
2.       Orhan Kemal: Gurbet Kuşları
3.       Reşat Nuri Güntekin: Dudaktan Kalbe
4.       Dostoyevski: Ölüler Evinden Anılar
5.       Dan Brown: Melekler ve Şeytanlar
6.       J.D. Salinger: Çavdar Tarlasında Çocuklar
7.       Marlo Morgan: Bir Çift Yürek
8.       Reşat Nuri Güntekin: Yaprak Dökümü
9.       Mustafa Kutlu: Mavi Kuş
10      Sabahattin Ali: Kuyucaklı Yusuf

  Eminim birçok kitabı okumuş ya da duymuşsunuzdur. Yazarken fark ettim içlerinden sadece Melekler ve Şeytanları hatırlıyorum, olay örgüsü falan. 8,9 ve 10. kitaplar elimde yok.  Onları arkadaşlarımla ortak okumuştum.



  Genel olarak baktığımda bir iki kitap haricinde hiçbirini şu an tekrar okumam. Lisedeyken beğendiğimi hatırlıyorum ama bu kitaplar benim okumak istediğim türler değil. Hepsinde çıkarılması gereken bir ders var ama keşke bu kitapları bir öneri üzerine ya da bir blogda çok beğenildiği için merak edip alsaydım diyorum. Şimdi tekrar Çavdar Tarlasındaki Çocuklara başladım. Bu kitaptan başka içlerinde tekrar okumak isteyeceğim bir kitap yok sanırım. Belki zamanla bu ön yargım geçer ve lise kafasıyla değil de birey kafasıyla okumuş olurum. 

Sizin de zorla okuduğunuz kitaplar var mı?

15 Şubat 2014 Cumartesi

Serseri - Rachel Vincent / Kitap Yorumu





SERSERİ – RACHEL VINCENT

Belki bir çoğunuzun duyduğu, okuduğu dönüşüm serisinin ilk kitabını 5 günde bitirmiş bulunmaktayım. 


Kitabı elinize aldığınızda yan tarafında ve arka kapaktaki kırmızı tırnak izleri bence çok hoş. Elim sürekli oradaki kabartmalara gitti. Ama kapak için pek hoş şeyler söyleyemeyeceğim. Sorun kapak değil aslında. Kapak + isim kombini. Sanki asi gençler, çılgın kızlar modeli oluşturuyor kafamda. Ama arkasını okuyunca farklı bir kitap olduğunu anlıyorsunuz. Fantastik dünyamıza kediler de adım atmış, hayırlı uğurlu olsun.

Kitabın yazarı bana göre ne çok akıcı ne de çok durağan yazmış, tam ölçülü olmuş. Yani ilk 110 sayfada kolayca kitaptan kopabiliyordum ama devamındaki sayfaların nasıl geçtiği anlamadım. 200 lerde bir ara kitabı elimden bırakmak zorunda kaldım ama hala aklım kitaptaydı. Çünkü sonunu merak ediyordum.

Ana karakterimiz Faythe, biraz kendi başına buyruk, başkasının emirleri altında yaşamak istemeyen bir dişi kedi. Geriye kalan 8 dişiden biri. Bazı zamanlar düşündükleri ve yaptıklarına her ne kadar gıcık olsam da, kitabın genelinde iyi idare ediyor ortamı.



Marc var bir de. Aşırı korumacı kimliği olmasa aslında iyi çocuk :D Bazen gereksiz korumacı tavırları beni çileden çıkarıyor ama olsun, zamanla alışıyorsunuz.

Kitap siz ona alışana kadar gayet normal gidiyor. Durağan kategorisine koymak haksızlık olur. Ama Faythe tabii ki uslu durmuyor ve başını belaya sokuyor.
Genel olarak gayet güzel bir kitaptı. Hem seri olup hem de ilk kitaptan bu kadar iyi bir kurgu yapabildiği için yazara teşekkür etmek lazım. Kitap alışverişimde 2. Kitabı da sepete atacağım. Bence okunmaya değecek bir kitap :)

Kitaptan o an hoşuma giden birkaç yeri koyuyorum buraya. Bazıları sanki spoiler vermiş gibi ve kitabı okumayanlar için pek iyi olmayabilir. Büyümesi için üzerine tıklamanız yeterli :)



 






Yayınevi: Pegasus
Orijinal Adı: Stray

Sayfa Sayısı: 495

13 Şubat 2014 Perşembe

Ölümsüz Ask - Ann Brashares / Kitap Yorumu



"Bazen Aşk Bir Ömürden de Uzun Sürer"

Aşağıda kitabın arkasının olduğu bir fotoğrafı da paylaştım. Dikkat ederseniz son paragrafta Alacakaranlık üzerinden reklam yapılmış. Reklam diyorum çünkü bende o paragraf üzerine almıştım. Pişman oldum mu? Hayır. Ama Alacakaranlıkla ne alakası var hala anlamış değilim. Konu aynı değil ve aşk söz konusu olduğunda bu kitap alacakaranlığı sollar. Keşke böyle bir reklam yapma gereği duymasalardı.

Kitabı okudukça "Bazen aşk bir ömürden de uzun sürer" cümlesini gerçek anlamda dendiğini anlıyoruz. Yani kitabı özetlemek için bundan iyi bir cümle kurulamazdı. Akıcı, güzel bir kurgusu vardı kitabın ama bana hep bir şeyler eksikmiş gibi geldi. Okur ve o eksikliği bulursanız bana da bi haber edin :)) 
Sıkılmadan okuyabileceğiniz ama okumasanız da öyle büyük bir şey kaybetmeyeceğiniz ama okuduğunuz da da içinize bir öküzün oturacağı bir kitap.


Yayınevi: Olimpos
Orijinal adı: My Name is Memory (Türkçe adın orijinaliyle uzaktan yakından alakası yok :P)
Sayfa Sayısı: 384

Kitabın yurt dışındaki kapak fotoğrafları:




  





Pasaklı Tanrıça - Sophie Kinsella / Kitap Yorumu


Samantha hayatında hiç bulaşık, çamaşır yıkamamış, yemek pişirmemiş bir avukat. Ailesinin diğer bireyleri gibi sürekli önemli makamlara gelebilmek için çok çalışır ve doğal olarak bir şeylerden ödün vermek zorunda kalır. Yazar Samantha'yı bir şekilde, bu ödün verdiği şeyleri yapmak zorunda olduğu bir duruma düşürür. Sonrasında ise Samantha'nın hayatı tamamen değişir. 

Bu kitabı spoiler vermeden anca bu kadar özetleyebilirim. :)) 
Kitabı okurken siz fark etmeden sayfalar çevriliyor, bir anda kendinizi Samanthanın yerinde buluyorsunuz.  Samantha gerçekten hiçbir ev işinden anlamıyor. Olayları eğlenceli ve akıcı bir şekilde anlatmış yazar. Bir türlü bırakamıyorsunuz elinizden. 

Eğlenceli bir şeyler okumak isteyenlere tavsiye edilir :)


Yayınevi: Artemis
Orijinal Adı: Undomestic Goddess
Sayfa Sayısı: 446


9 Şubat 2014 Pazar

Biraz tebessüm için :)

I like you. I like youuuu 


Fotoğrafa tıklayın ve sizi tebessüm ettirecek bir siteye ışınlanın. Sadece kırmızı butona basarak gülümsediğinizi göreceksiniz. Ben gece gece çok sevdim bu animasyonu :)

Kitap Alışverisi #1


  Yaklaşık 1 haftadır kitap okumuyorum :( Sebeplerinden biri ve en önemlisi bilgisayarıma yeniden kavuşmam ve diğeri -ki bu daha da önemlisi, paramın olmaması. Çok şükür bu durum fazla sürmedi ve dün nihayet gidip almak istediğim kitapları aldım. Daha doğrusu şanssızlığımdan sadece 2sini alabildim. 
  
  Okulum bu ayın sonunda açılacağı için ona göre bir kitap listesi yapmıştım ama kitapçıda istediğim diğer 3 kitap kalmamış. Haftaya getireceklerini söyleyince gözüm diğer kitaplara kaymasın dedim ve bu iki kitabı alıp çıktım. 

 

Yağmur Sonrası

  Sarah Jio ile Böğürtlen Kışı kitabı sayesinde tanıştım ve kitap bittiğinde diğer kitaplarını da almalıyım dedim. Aslında kitapçıya giderken kendimi Mart Menekşelerini almaya hazırlamıştım ama ellerinde o kalmadığından bu kitabı aldım. Okuyup nasıl bir kitap olduğunu göreceğiz :)


 

Serseri (Dönüşüm Serisi #1)

  Öncelikle bir şey itiraf etmek istiyorum. Birkaç blogda gördüğüm ve 'Bu nasıl bir isim pehh' diye seveceğim bir kitap olmadığını düşünüyordum. Ama bunu bir tek ben düşünmüyordum. Çünkü dün arkadaşım bu kitabı görünce önce bir güldü, sonra burun kıvırdı. 
  
  Eğer blogların yorum kısmına bakmasam bende aynı fikre devam ederdim. Ama okumaya başladıkça serseri derken ne demek istediğini ve kitap tasarımının mantığını anladım. Ne kadar istesem de bazı zamanlar ön yargıyı ortadan kaldıramıyorum. :(




1 Şubat 2014 Cumartesi

Bögürtlen Kısı - Sarah Jio / Kitap Yorumu

Hayat hiç adil değil. Bu kitabı anlatmak için seçebileceğim en iyi cümle bu sanırım. Herkesi kapak tasarımı ve sevimli rengiyle çeken bir kitap. Aslında yazarın anlatımı ve kitabın hikayesi yanında bunlar bir hiç kalıyor. Yazar gerçekten çok akıcı ve sizi yormayan bir dilde yazmış. Sabah başladığım kitabı öğleden sonra bitirmiş oldum. (Bunun nedenlerinden biri yapacak bir işimin olmadığı boş günüm olması da olabilir :) )

Yazar iki farklı zamanı ve bu zamanlar arasındaki geçişi kafamız karışmadan yazmış. Günümüzle geçmiş arasındaki fark gözünüzü yormuyor.

Ben kitabın konusuna bakmadan alanlardanım. Fantastik olmadığını ve iki farklı zamanı anlattığını biliyordum fakat hiç böyle bir konusu olduğunu tahmin etmemiştim. Beni gerçekten çok etkiledi. Hani gerçek olmadığını bildiğiniz halde üzülmeyi bırakamazsınız ya, bu kitapta da öyle oldu.

Sarah Jio, Türk okurları içinde bir not bırakmış. Kitabın ilk sayfalarında göreceksiniz. Bence çok düşünceli ve gerçekten hoş bir detay olmuş. Mart Menekşeleri ve Yağmur Sonrası kitaplarını da okumam gerekenler arasına aldım.

Arkadya yayınları gerçekten çok hoş kitap tasarımları yapıyor. Püsküllü kitap ayraçlarından söz etmiyorum bile. Yazar kadar çevirmenin de hakkını yememek lazım. Böyle güzel bir kitabı harika bir şekilde çevirmişler. 

Kitabın konusuna değinmek istemiyorum. Yani alıp okuyun ve her yeni sayfada sizi nelerin bekleyeceğini okuyup öğrenin. Çünkü kısaca anlatıp geçebileceğim bir konusu yok. Ama kitabın son sayfalarına doğru mendilinizi hazır edin. Buda benden ufak bir spoiler olsun :)



Orjinal Adı: Blackberry Winter

Yayın evi: Arkadya
Sayfa Sayısı: 353






Obsidiyen (Lux Serisi 1) - Jennifer L. Armentrout / Kitap Yorumu




  Her zaman karşımıza uzaylı yakışıklı bir komşu çıkmayabilir. Evet uzaylı. Hani vampirini, kurt adamını, perisini, meleğini, büyücüsünü gördükte uzaylısını ilk defa bu kitapta görüyoruz. Az biraz alacakaranlık havası aldığımız bir kitap olsa da daha önce işlenmemiş konusuyla ve akıcı anlatımıyla gerçekten okumaya değer. 
Fantastik serileri sevenlerin bu kitaba bayılacağına hatta bir çırpıda 100 sayfa okuyabileceğini söyleyebilirim. Yazarın anlatımı çok akıcı ve sade.
  
Kitap genel olarak; Katy adındaki kızımızın annesiyle beraber babasının ölümünden sonra taşındıkları kasabada, komşuları olan Daemon ve Dee arasındaki olayları anlatıyor. Bu arada Katy bir blogger ;)

 Bu kitap için girdiğim her blogda bir "öküz" ibaresine rastladım. Az buçuk ne demek istediklerini anlamıştım ama kitabı okuyunca düşündüğümden de fenaymış durum. Daemon tam bir öküz. Kitabı okurken çok saydırdım Daemon'a. Ama öküz olduğu kadar yakışıklı. Ben demiyorum Katy diyor :)  Yandaki temsili fan çalışması ufak bir tüyo veriyordur kitapla ilgili.

 Ben kitaplarda kadın karakterlerin güçsüz, saf, korunmaya muhtaç olanlarını hiçbir zaman sevemedim. Katy, Daemon'ın laf sokmalarına ve kaba davranışlarına verdiği tepkiler acayip hoşuma gitti. Gerçek hayatta kimse saf ya da herhangi bir lafın altında kalmaz. Ama dizilerde ve bazı kitaplarda böyle gösterilmesi -özellikle kadın karakterlerin- cidden sinir bozucu. Neyse konuyu saptırmıyorum :D

 Jennifer L. Armentrout gerçekten farklı bir hikayeye başlamış. Vampirlerin alacakaranlık serisinden sonra tadı kaçmışken farklı bir konu bulması çok iyi olmuş bizler açısından. Bu kitabı okuyup da uzaylı dendiğinde aklına yeşil, minik canlılar gelen biri olacağını sanmıyorum. Umuyorum yazar bu konuyu saçmalamadan geliştirir.

 Bu kitabı hala okumayan çok az insan vardır diye tahmin ediyorum. Okumadıysanız bile en azından ilk kitaba bir şans vermenizi tavsiye ederim. :)

Kitabın arka kapağında yazılanlar
"Her şeye yeniden başlamak çok berbat.  Annemle birlikte Batı Virginia'ya taşındığımızda, kendimi sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil gözleri ve kaslı vücuduyla yan komşumuz karşımda dikilene kadar. Ama işler tahmin ettiğimiz gibi gitmedi. O, ağzını açtı.Daemon hem kabaydı hem de kendini beğenmiş bir pislikti. Birbirimizden hoşlanmamıştık. Tam hikaye burada bitiyordu ki bir kazaya uğradım ve Daemon zamanı dondurarak beni kurtardı.  Yakışıklı uzaylı komşum üzerimde bir iz bırakmıştı. Yanlış okumadınız. O, bir uzaylı. Daemon ve kız kardeşinin yeteneklerini çalmak isteyen düşmanları var ve Daemon'ın bıraktığı iz bütün düşmanları başıma toplamıştı. Bu korkunç durumdan canlı kurtulmak içinse tek yapmam gereken üzerimdeki uzaylı izi etkisini yitirene kadar Daemon'ın yanından ayrılmamaktı.

Kitabın Orjinal Adı: Obsidian
Yayınevi: DEX
Sayfa Sayısı: 354

Bu da kitap için yapılan video.






Yazdıklarım tamamen şahsi fikirlerimdir.

Ocak 2014: Hangi kitapları okudum?

  
  


1. Obsidiyen
2. Beyaz Kraliçe
3. Pasaklı Tanrıça
4. Mavi Ev
6. Küçük Prens

Yukarıda listelediğim kitaplar yaklaşık 10 günde okuduğum ve bu kadar kısa zamanda nasıl bitirdiğimi benimde anlamadığım kitaplar. Ocak ayının 2. gününde başlayan ve 2 haftadan fazla süren final sınavları  ve bütünlemeye bıraktığım tek ders yüzünden ocak ayının son 10 gününü dinlenmeye ayıracaktım. Ama neymiş her an planlar suya düşebilirmiş. Bilgisayarım bozuldu ve evde napsam napsam diye düşünürken bir kenara not ettiğim kitapları aldım ve kitaplığımda okunmayı bekleyen kitapları okudum. Sonuçtan gayet memnunum. Arada bilgisayarı bozmak lazım :)

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...